Çeyrek finalde Chelsea, ardından yarı finalde Barcelona en sonunda da Bayern Münih. Kendi liglerinde şampiyon olmuş 3 takıma da oynadıkları maçlarda akıl tutulması yaşattı Jose Mourinho. Chelsea ve Barcelona'nın kadro olarak kendisinden çok üstün olduğunu kabul edip, en iyi bildiği işi yani (gömülü) alan savunmasını merkezinde de Cambiasso olacak şekilde oynattı. Ancelotti ve Guardiola bu oyun düzenine karşı hiçbir şey yapamamışlardı. Finale biraz da -birazı fazla- şans meleklerinin de yardımıyla gelen (Fiorentina maçında ofsayttan atılan gol, Manu maçında Robben'in inanılmaz gol vuruşu) Van Gaal'in takımı 3.kez sıçrayamadı. Ribery'nin cezalı olması sonucu kanatlardan içeriye doğru yapılan dalışların olmaması Van Gaal'in sistem oyununu sekteye uğrattı.
Oyunun daha çok taktik yönüyle ilgilenenler için final maçının taktiksel diziliş yukarıdaki gibi. Mourinho her zaman olduğu gibi dersine çok iyi çalışmış. Ribery olmayınca tek etkili hücum silahı Robben kalan Van Gaal'e karşı savunmanın soluna Chivu'yu yerleştirdi. Ona her zaman destek olacak Cambiasso ve Zanetti de cabası. Mourinho takımını yine orta saha-defans bütünlüğüyle oynatıp, ilerideki adamın bitiriciliğine bıraktı. Milito entersan bir golcü ilk bakışta bir golcü için yavaş gibi gözüküyor ama kesinlikle öyle değil. Çok koşan, asla yorulmayan bir adam bu. Defansın dengesini çok rahat bozabiliyor. Çok büyük bir golcü. Bayern Münih'in evlere şenlik Demichelis-Van buyten defansı da buna yardım oldu elbette, bu ikiliden hatalar bekleniyordu ama bu kadar kolay goller yiyeceklerini de düşünmüyordum. Özellikle 2.golde Van Buyten'in beli kırıldı resmen. Olic, Lucio-Samuel ikilisinin kucağına düşünce maç boyu çok etkisiz kaldı. Muller'in aşırı heyecanlı oluşu, Hamit'in Ribery'nin eksikliğini fazlasıyla aratması ve maç boyu çok sırıtması, çekirgenin 3. kere sıçrayamamasına neden oldu. Jose Mourinho'yu seversiniz sevmezsiniz ama bu adamın oynattığı takımlar bir şekilde kazanıyor ve Mourinho kazanmaya da devam edecek gibi. Kupayı daha çok isteyen kazandı.